SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

SAVM BAHSİ

<< 2399 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مَسْلَمَةَ الْقَعْنَبِيُّ عَنْ مَالِكٍ عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ عَنْ أَبِي سَلَمَةَ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ أَنَّهُ سَمِعَ عَائِشَةَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهَا تَقُولُ إِنْ كَانَ لَيَكُونُ عَلَيَّ الصَّوْمُ مِنْ رَمَضَانَ فَمَا أَسْتَطِيعُ أَنْ أَقْضِيَهُ حَتَّى يَأْتِيَ شَعْبَانُ

 

Aişe (r.anha) şöyle demiştir:

 

"Benim ramazandan oruç borcum olurdu da Şa'ban gelinceye kadar onu kaza edemezdim."

 

 

İzah:

Müslim, savm; İbn Mace, savm; nesaî, savm; Muvatta, sıyam; Abdur-rezzak, el-Musannef, IV, 245, 246.

 

Hadisten anladığımıza göre Aişe (r.anha) özrü dolayısıyla Ramazanda tutamadığı oruçlarını ancak ertesi ramazandan önceki Şa'bari ayında kaza edebiliyormuş. Buna sebeb Aişe (r.an-ha)'nm, Peygamber (s.a)'in ihtiyaçlarıyla meşgul olması, bütün benliğini onu memnun etmeye adamasıdır. Nitekim Buhârî'nin rivayetinde Yahya b. Said, Hz. Aişe'nin şabana kadar kazayı geciktirme sebebinin, onun Hz. Peygamber'in hizmetiyle meşguliyeti olduğunu söylemektedir.

 

Aişe (r:anha)'nm, orucunu kaza etmek için Rasûlullah'tan izin istedi­ği takdirde onun izin verip kendisine ihtiyaç duyduğunda buna imkân bu­lamamasından korktuğu için izin istememesi de mümkündür.

 

Orucunu Şaban ayında kaza etmesi ise iki türlü izah edilebilir:

 

1. Şabanda Hz. Peygamber de her aydakinden daha çok oruç tutardı. Dolayısıyla o oruçlu iken Hz. Aişe de borcunu kaza ediyordu.

 

2. Yeni Ramazana az bir zaman kaldığı için artık mecburen kaza ediyordu. 

 

Gerçi yukarıya'yazılanlardan ramazanda geçirdiği orucu ancak Şa­banda kaza edebilenin sadece Hz.Aişe olduğu şeklinde bir izlenim ortaya çıkabilir. Fakat vakıa böyle değildir. Durum diğer hanımları için de aynı­dır. Nitekim Sahih-i Müslim'deki bir rivayette Hz. Aişe, ramazanda oruç­larını tutamayan Peygamber hanımlarının ancak Şabanda oruçlarını kaza edebildiklerini söylemektedir.

 

Hadis-i şerîf, ramazanda tutulamayan orucun kazasının bir özür anında Şa'bana kadar geciktirmenin caiz olduğuna açıkça delâlet etmektedir. Alim­ler bukonuda görüş birliği içindedirler. Yine Hz. Aişe'den Tirmizînin riva­yet ettiği şu hadis de aynı hükme delâlet etmektedir: "Ramazandan bor­cum olan orucu ancak Şabanda kaza edebilirdim. Hz. Peygamberin vefa­tına kadar durumum böyleydi."

 

Herhangi bir meşru özür olmadığı halde orucun kazasını geciktirme­nin hükmü ise, âlimler arasında ihtilaflıdır:

 

Cumhur-u ulemâya göre; Ramazanda hastalık, hayız, sefer (vs.) gibi meşru bir mazeret dolayısıyla oruç tutulmamışsa kazanın geciktirilmesi ca­izdir. Fakat ertesi ramazandan önce borç olan oruçların tutulabileceği ka­dar bir zaman kaldığında o andan itibaren hemen kaza etmek gerekir.

 

Şafiîlere göre, ramazanda oruç özürsüz olarak terkedilmişse rama­zandan sonra derhal kaza edilmelidir.

 

Hanefilere göre ise, ister özürlü veya özürsüz, ramazanda tutulama­yan oruç ölünceye kadar kaza edilebilir. Bu her hangi bir zamanla kayıtlı değildir. Ancak kişinin orucu kaza etme azminde olması gerekir.

 

Davud-ı Zahiri'ye göre ise, ramazanda özürlü veya özürsüz terkedilen orucun derhal kaza edilmesi gerekir.

 

Ramazanın kazasında "süreklilik şartı var mıdır, yoksa peyderpey kaza edilebilir mi?'* konusu da ihtilaflıdır. Cumhura göre Peyder pey kaza edi­lebilir. Yani bir ay borcu olan kişi üç gün tutup beş gün tutmadan veya başka şekillerde borcunu kaza edebilir. Çünkü âyet-i kerimede ramazanda tutulmayan oruçların diğer günlerde kaza edilebileceği belirtilmiş, sıradan ve süreklilikten söz edilmemiştir.

 

Dârekutni'nin İbn Ömer'den rivayet ettiği bir hadiste Hz. Peygamber Ramazanın kazası sonunda "istersen ayn ayrı günlerde, istersen peşi peşi­ne tut" buyurmuştur.

 

Hz. Ali, Aişe, îbn Ömer, Urve b. Zübeyr, Hasen el-Basrî ve Dâvud-i Zâhirî'den, kazada sürekliliğin şart olduğu rivayet edilir. Dârekutnî ve Bey-hakî de Ebû Hureyre'den bu görüşü destekleyen bir hadis rivayet etmekte iseler de hadisin isnadındaki Abdurrahman b. İbrahim zayıftır. Dolayısıy­la bu hadis delil olmaya elverişli bulunmamıştır.

 

Üzerinde durduğumuz hadisde ramazanın kazasının Şabana kadar ge­ciktirilmesi konu edilmektedir. Peki ertesi ramazan girdiği halde kaza edil-memişse durum ne olacaktır?

 

Hanefilere göre borç orucun kazası zamanla kayıtlı olmadığı için ra­mazandan sonra kaza edilir. Bu gecikmenin başkaca bir cezası yoktur.

 

İmam Şafiî, Mâlik, Ahmed, Tavus, Hasen el-Basrî, Nehâî, ve Evzâî gibi ulemaya göre yolculuk, hastalık vs. gibi bir özür sebebiyle kaza edile­memişse ramazan orucu tutulur, ramazan bittikten sonra eskiden kalma borç kaza edilir. Bu geciktirmeden dolayı da fidye gerekmez.

 

İbn Abbas, İbn Ömer, Said b. Cübeyr ve Katâde'ye göre ise, giren ramazan tutulur, eski borcu için fidye verilir. Artık kaza edilmez.

 

Eğer geçmiş orucun kazası özürsüz olarak geciktirilmiş ve daha kaza edilmeden ertesi ramazan girmişse, İbn Abbas, Ebû Hureyre, Atâ b. Ebî Rabah, Zührî, Evzâî, Malik, Sevrî, Ahmed b. Hanbel ve îmam Şafiî'ye göre, kişi ramazan orucunu tutar, sonra borcu olan orucu kaza eder ve borcu olan her bir gün için bir müd(sa'ın dörtte biri) yiyecek maddesi fidye verir.

 

Fidye konusunda Hz. Peygamber'den duyulmuş bir hadisi mevcut de­ğildir. Ancak sahabilerden nakledilen eserler va'rdır. Bunlardan Dârekut-nî'nin rivayetine göre İbn Abbas şöyle der: "Bir ramazanın orucunu diğer ramazan gelinceye kadar ihmal eden kimse yetiştiği ikinci ramazanın oru­cunu tutsun, sonra geçirdiğini kaza etsin ve her gen üçin bir fakire yemek yedirsin."